Illustration und Sprecher Deutsch: Martin Baltscheit
Übersetzer und Sprecher Türkisch: Murat Topbas
© Mulingula e.V., lizensiert unter CC BY-NC-ND 4.0
mit freundlicher Genehmigung der ARAG
von Martin Baltscheit
Martin Baltscheit’dan
HIER IST DEIN PLATZ!
Es gibt viele Plätze in unserem Leben. Der allerbeste Platz ist der Arm eines Menschen, der dich liebt. Ein anderer vielleicht der Spielplatz gleich bei dir um die Ecke.
Spielplätze sind Orte für Kinder, Eltern und andere Lebewesen.
Burası senin yerin!
Hayatımızda pek çok yer vardır. En iyi yer, sizi seven birinin kollarıdır. Bir diğeri de hemen köşedeki çocuk parkıdır belki de.
Çocuk parkları çocuklar, anne babalar ve diğer canlılar içindir.
Hier - wie überall in unserem Land - müssen wir miteinander auskommen, auch wenn wir uns nicht kennen und oft sehr unterschiedlich sind. Dabei helfen uns Gesetze. In Deutschland ist es ein besonders schönes Gesetz aus dem Jahr 1949: das Grundgesetz. Von diesem Gesetz und seinen Artikeln will ich dir in diesem Buch erzählen. Mit Geschichten, Gedichten und Bildern vom allerbesten Spielplatz der Welt.
Herzlich
Martin Baltscheit
Burada - ülkemizin her yerinde olduğu gibi - birbirimizi tanımasak ve çoğu zaman çok farklı olsak bile birbirimizle iyi geçinmek zorundayız.
Bu konuda yasalar bize yol gösterir.
Almanya’da 1949 yılından kalma çok güzel bir yasa vardır: Anayasa.
Sana bu kitapta bu yasadan ve onun maddelerinden bahsetmek istiyorum.
Öykülerle, şiirlerle ve resimlerle dünyanın en iyi çocuk parkından…
En içten sevgilerimle
Martin Baltscheit
ARTIKEL 1
[Die Würde des Menschen ist unantastbar]
Das namenlose Mädchen
Es ist schon ein paar Jahre her, da stand ein Mädchen im Sandkasten. Mitten am Tag kam es unter dem Holunderbusch hervor.
Die schwarzen Haare bedeckten ihren Körper wie ein Kleid.
MADDE 1
[İnsan onuru dokunulmazdır]
İsimsiz kız
Bundan birkaç yıl önceydi, kum havuzunun kenarında bir kız duruyordu. Güpegündüz mürver ağacının altından çıkageldi.
Siyah saçları vücudunu bir elbise gibi sarmıştı.
Barfüßig und schmutzig war sie, rührte sich nicht, sprach kein Wort und nur ihre Augen glitzerten im Sonnenlicht.
Eines der Kinder fragte nach ihrem Namen, aber das Mädchen hatte keinen.
Sie fragten nach ihrem Zuhause, aber das Mädchen hatte keines.
Sie fragten nach Eltern, Geschwistern und Freunden, aber sie hatte keine.
Da wollten die Erwachsenen etwas von ihrer Vergangenheit wissen – aber das Mädchen konnte sich nicht erinnern. Und die Menschen auf dem Spielplatz machten sich Sorgen.
Yalınayak ve kir içindeydi, hareket etmiyordu, tek kelime konuşmuyordu ve sadece gözleri güneş ışığında parlıyordu.
Çocuklardan biri ona adını sordu ama kızın bir adı yoktu.
Ona evini sordular, ama onun bir evi yoktu.
Anne babasını, kardeşlerini ve arkadaşlarını sordular ama onun kimsesi yoktu.
Yetişkinler onun geçmişini öğrenmek istiyordu ama kız hiçbir şey hatırlayamıyordu. Çocuk parkındaki insanlar onun için kaygılanıyorlardı.
Was sollten sie anfangen mit einer,
die nichts hatte und nichts wusste – nicht einmal, woher sie kam?
Die einen sagten: „Kommt, wir schicken sie zurück“, und die anderen fragten: „Wohin denn?!“
Jemand Drittes meinte, man solle sie einfach stehen lassen und die meisten schwiegen.
Das Schweigen brachte die Menschen auf eine Idee. Vielleicht musste man gar nichts sagen, sondern etwas tun.
So handelten die Menschen, wie sie selbst gern behandelt worden wären, wenn sie aus einem Holunderbusch getreten wären, so ohne alles.
Hiçbir şeyi olmayan, hiçbir şey - hatta nereden geldiğini bile - bilmeyen biriyle ne yapacaklardı?
Bazıları “Hadi, onu geri yollayalım” derken, diğerleri de “Nereye?” diye soruyordu.
Üçüncü bir kişi, onu burada öylece bırakmaları gerektiğini söyledi ve çoğunluk sessiz kaldı.
Bu sessizlik insanların aklına bir fikir getirdi. Belki de bir şey söylemek yerine, bir şey yapmak gerekiyordu.
Ve insanlar ona kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa öyle davrandılar, sanki kendileri hiçbir şeyleri yokmuşçasına bir mürver ağacının altından çıkıp gelmişler gibi.
Zuerst ließen sie dem Kind ein Bad ein, wuschen ihm die Haare, trockneten es ab und schnitten die Spitzen.
Sie gaben dem Mädchen ein Kleid, zwei Kleider, Schuhe und Strümpfe. Dann suchten sie ihr einen Namen aus und wurde Elena krank, gingen sie mit ihr zum Arzt.
Das Mädchen bekam ein Zuhause.
Man kochte ihr Essen und zeigte ihr, wie eine Popcornmaschine funktioniert.
Elena hatte ein eigenes Zimmer mit Spielzeug und ein weiches Bett.
Önce çocuğa banyo yaptırdılar, saçlarını yıkadılar, kuruttular ve uçlarını kırptılar.
Kıza bir iki elbise, ayakkabı ve çorap verdiler. Ardından ona bir isim seçtiler ve Elena hasta olduğunda onu doktora götürdüler.
Artık onun bir evi vardı.
Ona yemek pişirdiler ve patlamış mısır makinesinin nasıl çalıştığını öğrettiler.
Elena'nın içinde oyuncakları ve yumuşacık bir yatağı olan kendine ait bir odası vardı.
Man feierte ein Fest, als sie eine Familie gefunden hatte, bei der sie bleiben wollte, und nach den Sommerferien meldeten die Eltern sie in einer Schule an.
Dort lernte sie Lesen und Schreiben
und fand Freunde.
Anschließend ging sie in die Lehre und arbeitete in einem Beruf, der zu ihr passte.
Yanında kalmak istediği bir aile bulduğunda, bunu herbirlikte kutladılar ve yaz tatilinden sonra ailesi onu bir okula kaydettirdi.
Orada okuma yazma öğrendi ve yeni arkadaşlar edindi.
Daha sonra bir pastanede çıraklığa başladı ve kendisine uyan bir meslekte çalıştı.
Sie wurde Konditorin, machte Törtchen und Kuchen und traf einen Menschen, der nicht nur ihre Törtchen und Kuchen über alles liebte, sondern auch Elena, und sie in den Armen hielt, wann immer sie wollte.
Bald bekamen sie Kinder, die später im Sandkasten unseres Spielplatzes einen ganz fabelhaften Sandkuchen verkauften.
Bir pasta şefi oldu, kekler ve pastalar yaptı ve sadece onun keklerini ve pastalarını değil, aynı zamanda Elena'yı da her şeyden çok seven ve onu her istediğinde kollarına alan biriyle tanıştı.
Kısa süre sonra çocukları oldu ve daha sonra çocuk parkımızdaki kum havuzunda muhteşem kumdan pastaları yapıp sattılar.
Und als viele Jahre später – nach einer sternklaren Nacht – ein Junge mit wilden Haaren und zerrissenen Hosen unter dem Holunderbusch hervortrat, seinen Namen nicht kannte und keine Ahnung hatte, woher er gekommen war, da wussten Elena und ihre Familie sofort, was zu tun war ...
Ve yıllar sonra - yıldızlı bir gecenin ardından - dağınık saçlı ve yırtık pantolonlu, adını bilmeyen ve nereden geldiği hakkında hiçbir fikri olmayan bir çocuk Mürver ağacının altından çıkageldiğinde, Elena ve ailesi ne yapacaklarını çok iyi biliyorlardı ...
Jemand ist heimatlos, namenlos, ohne Essen und Kleidung.
Und was machen wir?
Wir helfen!
Diese Hilfe ist im Grundgesetz festgeschrieben.
Von der Unantastbarkeit der Menschenwürde handelt der erste Artikel unseres Grundgesetzes und ist damit die Basis für alle anderen Artikel.
Yurtsuz, isimsiz ne yiyeceği ne de giyeceği olmayan birisi...
Ne yapacağız peki?
Yardım edeceğiz!
Bu yardım Anayasa ile güvence altına alınmıştır.
Anayasamızın ilk maddesi insan onurunun dokunulmazlığı ile ilgilidir ve bu nedenle diğer tüm maddelerin temelini oluşturur.
So war es nicht immer.
Vor vielen Jahren haben in Deutschland die Nationalsozialisten mit Unterstützung vieler Landsleute einen Weltkrieg angezettelt.
Nachdem dieser Krieg – zum Glück für uns alle – vorbei war, haben sich Männer und Frauen in einem Parlamentarischen Rat Gedanken gemacht, wie eine solche Katastrophe in Zukunft verhindert werden kann.
Das Grundgesetz schafft die Voraussetzung für Freiheit und Gerechtigkeit.
Die Geschichte der namenlosen Kinder erzählt uns von guten Menschen in einem gerechten Land.
Wir danken den Verfassern
für dieses schöne Gesetz!
Bu her zaman böyle değildi.
Yıllar önce Almanya'da Nasyonal Sosyalistler birçok kişinin desteğiyle bir dünya savaşı başlattılar.
Bu savaş- neyse ki hepimiz için - bittikten sonra, Parlamento Meclisi'ndeki kadın ve erkekler gelecekte böyle bir felaketin nasıl önlenebileceğini tartıştılar.
Anayasa, özgürlük ve adalet için gerekli olan koşulları yaratır.
İsimsiz çocukların hikayesi bize adaletli bir ülkedeki iyi insanları anlatıyor.
Bu güzel yasa için yazarlarına teşekkür ederiz!